1917 Şubat Devrimi: Bugün için hangi dersleri içeriyor? |Peter TAAFFE

Views 808
Okuma Süresi6 Dakika

2007 yılında Sosyalist Parti’nin dergisi (CWI Britanya Seksiyonu) Socialist’de Genel Sekreter Peter Taafe Şubat devriminden bugün işçi sınıfı açısından alınacak dersleri ve Bolşevik Parti’nin, özellikle de Lenin ve Troçki’nin Ekim’de gelecek olan devrimin yolunu açma konusundaki kararlığını kaleme aldı.

Bu makale, bugün halen tarihsel geçerliliğini korumakla birlikte, kapitalist tarihçilere verdiğimiz bazı yanıtları da ekleyerek onu genişlettik.

Simon Sebag Montefiore, Rus devrimine kapitalizm yanlısı bazı suçlamalar yöneltti. Evening Standart’taki yazısında, Devrimin kan ve acımazlığın tarihi olduğunu yazdı. Ancak tarihin terazisine vurduğumuzda, çok açık ki beş milyon ölü ve yaralının adeta bir dağ oluşturduğu ve devrimle sonuçlanan Birinci Dünya Savaşı’ndan çok daha az kanlı bir olaydı Rus devrimi. Montefiore’nin bu konuda söyleyecek hiçbir sözü olmaması gerekirdi.

Bundan yüz yıl önce, şu anda St. Petersburg olarak anılan kentin ölümsüz işçileri tarafından yönlendirilen Rusya işçi sınıfı, devrimi yükselterek bin yıllık Çarlık rejimini devirdiler. Dünyadaki ilk demokratik işçi sınıfı ve sosyalist devrimi olan Ekim, ondan dokuz ay önce Şubat’ta başlayan devrim-karşı devrim sürecinin bir sonucuydu.

Şubat Devrimi, 1905-1907 devrimleri ile başarılı Ekim 1917 devrimi arasında yer alır. Büyük sermaye sahipleri ve onların medya ile üniversitelerdeki temsilcileri, olağanüstü “tarih” profesörleri, ya bu olayı tamamen göz ardı ederler ya da Şubat devriminin gerçek devrim olduğunu, sonradan trenin raydan çıkmasıyla Ekim’de darbe yapıldığını ileri sürerler.

Elbette, İngiltere bugün o dönemin Rusyası değil. Rusya o dönemde ekonomik ve kültürel olarak çökmüş, işçi sınıfının köylü denizinin içinde sayılamayacak kadar az olduğu bir ülkeydi. Yine de, ciddi ekonomik krizin etkisi altında toplumsal bir kırılma –devrim- çok ileri toplumları daha da ileri götürebileceği gibi, çok “geri” toplumları da ilerletebilir.

2007-2008 döneminde dünya kapitalist ekonomisindeki alt üst oluş, Orta Doğu’da devrimlere neden oldu ve bunun sonucunda Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’de en az dört diktatör alaşağı edildi. Bu durum, Mısır bayrağının dalgalandığı ABD’nin Wisconsin eyaletinde bütçe kesintilerine karşı yapılan gösterilerde kendisine bir yankı buldu.

2007-08 krizi, dünya kapitalizmi için, farklı biçimler altında 100 yıl önce Rusya’da olduğu gibi, daha da rahatsız edici ekonomik ve toplumsal koşulların ortaya çıkabileceğinin alametiydi.

Şubat devrimi ve sonrasının en can alıcı derslerinden bir tanesi şudur: Eğer en bilinçli işçilerin partisi, yani Bolşevikler, tarih sahnesinde yer almazlar ve işçi sınıfının öncüsünün siyasal hattını çizmezler ise, yeni bir Rus devrimi olanaksızdır.

1917’de Rusya kendi tarihinin en büyük toplumsal krizi ile çalkalanıyordu. Eğer Lenin ve Troçki tarafından yönetilen Bolşevik Parti olmasaydı işçi sınıfının ve köylülerin devrimci enerjisi düzensiz patlamalarla verimsiz bir biçimde harcanacaktı.

Sınıf mücadelesi tarihin motorudur, ancak ona aynı zamanda doğru program, ciddi bir parti ve kapitalizme ve ağalık düzenine karşı mücadelede sonuna kadar gitmeye hazır dürüst ve cesur bir liderlik gerekir. Tıpkı Rusya’da olduğu gibi.

St. Petersburg’da kopan devrimci fırtınayı başlatmanın onuru kadınlara aittir. 22 Şubat’ta kentin en büyük fabrikası olan Putilov’da grev ilan edildi. Kentte Putilov gibi büyük fabrikalarda çalışan yaklaşık 390.000 işçi vardı.

Bu işçilerin hemen hemen üçte biri kadındı. 23 Şubat’ta herhangi bir sözleşme olmaksızın, kendiliğinden bir biçimde birkaç tekstil fabrikasında greve gittiler ve kentte gösteriler dalga dalga yayıldı. Bu grev ve gösteriler devrimin baraj kapaklarını açtı ve beş gün boyunca dizginlenemedi.

Devrimlerin kaçınılmaz bir özelliği, genellikle kapitalizmin normal dönemlerinde uyumsuz olsa da boyun eğdirilmiş olan işçi sınıfının ve yoksulların kendi kaderini eline almasıdır.

İşçi sınıfı ve Çarcılar arasında Petrograd sokaklarında mücadele sürerken feodalizm ve kapitalizmin baskıcı devlet aygıtları devrimin ateşini azalttı.

Şubat devrimi, çoğunlukla aşağıdan, işçiler ve pek çoğu silah altına alınmış olan köylülerin oluşturduğu ordu tarafından başarıldı. Ama bu kitleler kendi özgüçlerinin farkında değillerdi. Tarihte pek çok zaman çalışan kitleler rejimi devirmeyi başardılar ancak başarılarının meyvelerini toplayamadılar, çünkü tarihteki rollerinin farkında değillerdi.

Bu nedenle Rusya’da iktidar kapitalist liberaller ve Menşevikler ile Sosyal Devrimcilerin (SR’lar, kır ve kentli orta sınıfın partisi) eline geçti.

Bu hükümet, 1931-37 yılları arasında İspanya’da daha sonra Halk Cephesi olarak anılacak olan ve Fransa ile diğer yerlerde Stalinistler tarafından desteklenen yapıya çok benziyordu.

Gerçekte Şubat devrimi, Rusya’da ve dünyada sosyalist devrimin başlangıcıydı. Ancak bunu sadece İsviçre’de sürgünde olan Bolşevik lider Lenin ve New York’ta sürgünde olan Troçki fark edebildi. Petrograd’daki Bolşevik liderler bile, hükümete girmemelerine karşın (ki bu tabanda ve kentteki işçi sınıfı arasında kabul edilemez bulunuyordu) koalisyon hükümetine dışarıdan destek verdiler.

Başlangıçta Petrograd işçileri ve Bolşevik saflar tüm iktidarı kendi ellerinde toplayan koalisyona düşmandı. Ancak Mart ayı ortasından itibaren Bolşevik liderlerden Kamanev’in ve sürgünden dönen Stalin’in de etkisiyle 180 derece bir dönüş yaptı.

Stalin şöyle diyordu: “Geçici hükümet desteklenmelidir, çünkü…”

Bu tutum bugün de bir kısmı formel olarak da olsa solda olan pek çok işçi partisi lideri tarafından sürdürülüyor.

Buna karşı Lenin İsviçre’den Petrograd’daki Bolşevik liderlere gönderdiği telgrafta şunları yazıyordu: “Bizim taktiğimiz; hiçbir şekilde yeni hükümete güvenmemek ve desteklememek, Kerenski’den özellikle şüphe etmek. Tam bir güvence için işçi sınıfını silahlandırmak. Petrograd Dumasında acil seçimler. Diğer partilerin hiçbiri ile yakınlaşmak yok.” Ve üzerine basa basa vurguluyordu: “Geçici hükümete en ufak bir destek ihanettir”.

Lenin acaba bugün İspanya ve Avrupa’nın başka ülkelerinde kapitalist koalisyonlara giren, kabinelerde bakan olan ve neoliberal programları uygulayan işçi sınıfı liderlerine ne derdi?

Lenin kapitalist hükümet ve partilere en ufak bir desteğe dahi karşıydı. Nisan 1917’de Petrograd’da Finlandiya istasyonuna indiğinde genç bir denizci subay kendisini “geçici hükümette görmeyi umut ettiğini” ifade etmişti. Bu dilek karşısında Lenin o subay şahsında koalisyon meraklılarına arkasını dönerek, kendisini karşılamaya gelen işçilere şöyle seslendi: “Sizin tarafından başarılan Rus devrimi yeni bir çağı başlattı. Yaşasın dünya sosyalist devrimi!”

Kapitalizm yanlısı işçi liderleri, örneğin Almanya’da kapitalist Hıristiyan Demokratlarla koalisyon hükümeti kuran sosyal demokratlar, bunun tek ilerici seçenek olduğunu ileri sürüyorlar. Bu argümanda kesinlikle yeni bir şey yok. 1917’de Stalin ve Kamanev de aynı şeyi söylüyorlardı. Ve bu tutum 1917’de Lenin ve Troçki tarafından geliştirilen tutumun tam tersiydi.

Lenin’nin politikası tam dokuz ay sonra Ekim devrimini, uluslararası işçi sınıfının diliyle, “dünyayı sarsan on günü” doğurdu.

Kolaylıkla erişilen popülarite ve bakanlık gibi kariyer hedefleriyle yozlaşmış işçi sınıfı liderlerinin aksine, Lenin azınlıkta kalmaktan korkmadı. Bolşevikler Şubat ayında Sovyetlerde yüzde 1 ya da 2 oya sahipti. Lenin ülkeye döndüğünde, Nisan ayında, bu oran ancak yüzde 4’e çıkmıştı.

Ancak Şubat gibi bir devrim zaten cesur ve bilinçli bir azınlığın işçi kitlelerinin desteğini arkasına almasıyla gerçekleşir. Devrim bir kez başarılı olduktan sonra bu geniş kitleler siyasi arenaya çıkarlar.

Şubat 1917’de, bu kitleler 1905-7 devrimleri örneğini izleyerek  Sovyetler adı altında kendi bağımsız sınıf örgütlerini oluşturdular: İşçi, asker ve köylü konseylerini. Gerçekte Rusya’da Şubat ayında Ekim devrimi ile sonlanan bir ikili iktidar durumu oluşmuştu. Bu ikili iktidar, tüm devrimci kalkışmalarda kendisini gösteriyordu. Hükümet hala gücü elinde tutuyordu ancak işçi sınıfının bağımsız güç ve örgütü ona meydan okuyordu.

Bolşevikler tüm kapitalistlerin ve sistemin çerçevesi içinde kalmak isteyen tüm partilerin tükenmez nefretini kazandı. Menşevik ve SR’larınki de dahil olmak üzere tüm basın Bolşevikler hakkında düşmanca bir kampanya sürdürmeye başladılar. Tıpkı İngiliz basınının 1984-5’te maden işçilerine, 1983-1987 yıllarında kahramanca bir mücadele yürüten Liverpool Militanlarına ya da bugün Jeremy Corbyn’e yaptığı gibi.

Binlerce ton basılıp dağıtılan gazeteler Bolşeviklerin Çarlık polisi ile ilişki içinde olduğu, Almanlardan tonlarca altın aldığı, Lenin’in Alman ajanı olduğu gibi iddialarla doluydu. Şubat devriminden sonraki birkaç ay bu karalamalar işçileri de etkiledi.

Ancak Bolşevikler dikkatlerini bu parlamentarist gevezelere değil, işçi sınıfına, özellikle de Sovyet partilerinin resmi koalisyonunun yarattığı büyük hayal kırıklığı içinde sola doğru yönelen on milyonlarca işçinin temsil ettiği kitlelere yönelttiler.

İşçi sınıfının ve onun örgütlerinin mutlak bağımsızlığı konusunda yaptıkları sürekli vurgu; işte bu Bolşeviklerin büyümesini sağlayan unsurdu. Lenin ve Bolşevikler ile işçi örgütlerinin bugünkü liderleri arasındaki tezat bundan daha açık olamazdı.

Elbette, o dönem, devrimci bir dönemdi; bugün dünyanın pek çok ülkesinde böyle bir dönem yaşanmıyor. Ancak böyle bir döneme hazırlık, bu gibi keskin ve ani değişimlerin çok öncesinde başlamak zorundadır. Uzak görüşlü bir Marksist liderlik ve örgütün görevi budur.

Rus işçi sınıfı Şubat ve Ekim devrimi arasındaki dönemde ancak kısmi başarılar elde etti. Şubat devriminin kazanımları sürekli olarak ertelendi, çünkü hükümet toprak ağaları ve kapitalistlerle arasını bozmak istemiyordu.

Bolşevikler için ajitasyon ve sınıf içinde çalışma ile işçi sınıfını ani bir dönüş, bir toplumsal devrim ihtiyacına ikna etmek bir dokuz ay daha aldı ve nihayet Ekim 1917’de gerçekleşti.

Şubat 1917’de yaşanan büyük olaylar ölü bir tarih değildir. Petrograd’ın o büyük toplumsal dönüşümünü yaratan cesur işçi sınıfına bize bugün de geçerli olan bu dersleri öğrenerek minnettarlığımızı gösteriyoruz.

Previous post Newroz ateşi güçlü bir HAYIR için yansın! |SOSYALİST ALTERNATİF
Next post Sıra sana da gelmeden, HAYIR |SOSYALİST ALTERNATİF