20 – 27 Eylül arasında Küresel İklim Değişikliğine Karşı Eylem (Grev) gerçekleşecek
Electra Kleitsa, Xekinima – CWI Yunanistan
Temmuzdan itibaren çok endişe verici haberler ortaya çıktı: Bu yılın başında Jair Bolsonaro’nun Brezilya başkanlığını devralmasından beri Amazon’un her dakika bir futbol sahasına eşit bir yağmur ormanı alanını kaybettiği tahmin ediliyor. Bu bilgi şimdi daha da karanlık bir gerçeklik tarafından aşıldı: Son haftalarda patlak veren sayısız yangın son derece önemli ekosistemleri tahrip ediyor, ormansızlaşma oranını daha da artırıyor.
Kayıplar
Amazon ormanlarının yanması ile kaybettiğimiz, sadece Brezilya’nın büyük şehirlerinin ve siyahi bir dumanla çevrelenmiş diğer Latin Amerika ülkelerinin gökyüzü değildir. Yangınlar yalnızca atmosfer üzerinde korkunç etkilere sahip olmakla kalmaz, aynı zamanda büyük miktarlarda karbondioksiti emmekten sorumlu olan ormanı da yok eder. Yangınlar, yağmur ormanlarına ve nehirlerin ve yer altı akıntıları örüntüsüne bağlı olan tüm bölge iklimini etkiler. Dahası, gezegenin başka hiçbir yerinde bulunmayan bir çeşitliliğe sahip olan Amazon’un biyolojik çeşitliliğinin önemli bir kısmı yok oluyor.
Bu olgunun boyutunu anlamak için Amazon’da her iki günde bir yeni flora veya fauna türlerinin keşfedildiğini bilmek yeterlidir. Bugün Amazon’u yok eden devasa yangınlarda, varlığını asla bilemeyeceğimiz türleri kaybediyoruz. Bazıları, iyileştirici özellikleri nedeniyle tüm insanlığa potansiyel olarak faydalı olabilir. Diğerleri, besin zincirini dengelemede kilit bir rol oynayabilir ve onların neslinin tükenmesi diğerlerininkine katkıda bulunur.
Yerli halklara saldırı
Bölgede bitki ve hayvanların dışında elbette insanlar da var. Uzun vadede felaketten etkilenecek tüm gezegenin ve gelecek kuşakların insanları değil, bugün orada yaşayanları da. Hala ormanda yaşayan, ormanı koruyan ve ormanın varlığına bağlı olarak yaşayan yerli kabileler var. Bu kabilelerin bazıları barınma alanlarının imhası nedeniyle ortadan kaybolacak ya da dağılacak.
Bu topluluklar yalnızca temsil ettikleri kültürel miras için değil, aynı zamanda Amazon’daki “büyüme” konusundaki yıkıcı yarışa karşı verdikleri büyük mücadeleler ile de bilinir. Bu mücadeledeki en sembolik isimlerden biri, 1988’de yerli halkı kendi evleri ve hayatta kalma araçları olan yağmur ormanlarının yıkımına karşı örgütlemeye çalıştığı için öldürülen Chico Mendes’ti. Bugünün katilleri; büyük tarım ve madencilik şirketleri ve onlara hizmet eden devlet, Amazon’u yakıp yıkıcı çalışmalarına devam ediyor.
“Rahatsız edici” dev bir orman
Çoğu orman yangını vakasında, kundaklama ve hatta bilinçli olarak planlanmış yangınlar hakkında konuşmadan önce dikkatli olmak ve somut kanıtlara sahip olmak gerekir. Ancak on yıllardır büyük ticari çıkarlar tarafından tehdit edilen Amazon ormanları ve özellikle de sayısız yangın aynı anda farklı yerlerde patlak verdiğinde, hala bunlar hakkında “kazai olaylarmış” gibi konuşmak saflık olacaktır. Kapitalistlerin çıkarları söz konusu olduğunda buldozerler çok yavaş hareket ettiler, alevler onlar için daha kullanışlı idi. Bolsonaro’nun seçilmesi de bu “temizlik” sürecini hızlandırmak konusunda yeşil ışık yaktı.
Peki ama Amazon neden yok edildi? Bu “işe yaramaz” ormanın kalbine saldıranlar ne istiyorlar? Son zamanlarda, petrol ve altın şirketleri Amazon ormanlarını koruyan yerli toplulukları giderek daha fazla taciz ediyor. Büyük hayvancılık şirketleri, ormanı daha da fazla meralara dönüştürmeyi hayal ediyor. Yağmur ormanlarının çoğu bundan başka bir şey olarak görülmüyor: Yeni çiftlikler ve otlak alanları. Fakat gezegende kaç alana ihtiyacımız var? Mevcut alanlar onlar için yeterli değil mi? Ne de olsa, Amazon’un yıkımı yeni değil, onlarca yıldır devam ediyor.
Tek kullanımlık alanlar
Hayır, alanlar onlar için yeterli değil, çünkü Amazon toprağı soya üretmek için yapılmamıştır. Tropikal ormanların korunması için uygundur, ancak toprak, tarımsal üretim için gerekli besinlerde çok düşüktür. Böylece, bir veya iki yıllık üretimden sonra, “alan” eski hale gelir. Böylece gıda şirketleri Amazon’un bir başka yerinde eşit derecede sürdürülemez başka bir alan bulacaktır. Yüzyıllar boyunca doğal tarih, hesaplanamayan doğal kaynaklar, kültürel miras, eşlenmemiş biyoçeşitlilik ve insan yaşamı; bir veya iki yıl boyunca tarım ürünleri üretmek için tahrip ediliyor. Bu, kapitalist sistemin mutlak absürdlüğünü özetlemektedir.
Aynı şey, bölgeyi hedefleyen madencilik endüstrileri için de az ya da çok geçerlidir. Altın veya diğer hammaddeleri çıkarmak, geride büyük yıkımlar bırakmak ve tüm karlarını vergi cennetlerine kaçırmak istiyorlar.
Etkili bir büyük işletme çalışanı
Brezilya cumhurbaşkanı, seçildiği ilk günden itibaren Amazon ormanlarının çıkarlarına hizmet ettiği büyük şirketler için bir engel teşkil ettiğini açıkça söyledi ve yangınları bölgedeki aktif çevre kuruluşlarına bağladı! Aynı zamanda, Amazon’un kaderini dünya ekonomisini yöneten kapitalist çıkarlara bıraktı.
Petrol endüstrisini kontrol eden, gıda üretimini ve hammaddelerin çıkarılmasını kontrol eden bir avuç şirket karlarını en üst düzeye çıkarmak için gezegeni tahrip ediyor. Onları durdurmak için bu dev çokuluslu şirketleri kamu mülkiyeti ve demokratik işçi kontrol ve yönetimi altına almalıyız.
Sadece Amazon yanmıyor. Global Forest Watch’a göre, Haziran ayının başından bu yana dünyada 8 milyondan fazla yangın uyarısı yapıldı. Örneğin, Sibirya’nın büyük kısmı ormanların özelleştirilmesi ve itfaiye kesintileri nedeniyle yanıyor. Büyük yangınlar Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Angola, Zambiya ve Avustralya’yı vurdu. Bu yangınlar, iktidardaki partilerin ve hükümetlerin iklim kriziyle mücadele edemediklerini bir kez daha kanıtladı. Tüm dünyada insanlar protesto gösterileriyle sokaklarda… Sayısız insan Brezilya elçiliklerinin önünde yangınları protesto ediyor, eylem talep ediyor.
CWI aktivistleri bu eylemlere aktif olarak katılıyor, öfkeyi dirence dönüştürecek bir program öneriyorlar. Brezilya’da, örneğin, LSR, büyük tarım ve sanayi kuruluşlarını kamulaştırmanın ve onları çalışanların denetim ve yönetimine alma ihtiyacına işaret ediyor, böylece üretimin kara göre değil, ihtiyaca göre planlanmasını öneriyor.
Bu kâbustan çıkmanın tek bir yolu var: Kapitalizmi devirmek zorundayız, aksi takdirde bildiğimiz doğayı ve insan medeniyetini yok edecekler.