CWI’ın Fransa seksiyonu ve Sosyalist Alternatif’in kardeş örgütü Gauche Révolutionnaire’ın açıklaması
Paris’te dehşet!
Paris bir kez daha hastalıklı bir şiddet eylemine sahne oldu. İşçilerin ve gençlerin haftasonu bir araya geldiği yerlerde (Fransa Stadyumu, Bataclan konser salonu ve Paris’in 10 uncu ve 11 inci bölgesindeki birçok bar) 120’in üzerinde kişi öldürüldü ve düzinelerce insan yaralandı. Ayrım gözetmeksizin toplu katliam yapmayı kafalarına koymuş bu barbarlar masum insanlara bir kez daha saldırdılar. Bu trajedinin bedelini, farklı kökenlerden gelen birçok insanın bir arada yaşadığı Paris’in işçi sınıfı mahalleleri ödedi.
Aynı Cuma günü Paris’te, Bağdat’ta ve Nijerya’da gerçekleşen ya da 12 Kasım’da Beyrut’taki pazara yapılan, 10 Ekim’de Ankara’da ya da Tunus’ta yapılan akıldışı saldırıları hiçbir şey meşrulaştıramaz. Bizler bugün; dil, din ve milliyet farklılıklarına gözetmeksizin, öldürülen kardeşlerimizin, işçilerin, işsizlerin, gençlerin, emeklilerin yaslarını tutuyoruz.
Tescillenmiş alçaklık
Bu saldırıları ve arkasındaki kör alçaklığı kınıyoruz. Savunmasız insanları soğukkanlı bir şekilde öldürmesi, sözüm ona dine ya da başka herhangi bir bahaneye sığınarak olursa olsun, aşırı sağcı ideolojiyi gözler önüne sermektedir. Toplumun herhangi bir kesiminden, Müslümanların arasında da, destek bulma yeteneği olmayan, bu saldırıları üstlenen, IŞİD, faşist grupların, diktatörlerin ve işgalci güçlerin yöntemlerini bire bir kullanmaktadır. Terör, yarattığı korkuyla insanları pasifleştirerek ve ırkçılığı güçlendirerek, işçi sınıfının birliğini engellemeye çalışan politik bir silahtır. Teröre karşı yanıtımız yılmamak ve bölünmemek olmalıdır.
Irkçılığa ve barbarlığa karşı işçilerin ve gençlerin birliği
IŞİD’in ayrım gözetmeyen teröre dayanması, örgütün gerçek karakterini gözler önüne seriyor. Bu örgüt, yağmacı ve kaçakçı bir çeteden başka bir şey değildir. IŞİD, Avrupalı Devletler tarafından Irak’a karşı başlatılan yıkıcı savaşın yarattığı kargaşa ortamının ürünüdür. IŞİD’in yöntemleri, ‘teröre karşı savaş’ adı altında Irak ve Suriye’de ayrım gözetmeyerek yapılan hava bombardımanlarının bir kopyasıdır.
Ayrım gözetmeyerek Paris’in işçi sınıfı mahallelerine saldıran IŞİD’in oynadığı aşırı gerici rolün sonucunu; Müslümanlar, yeniden artacak İslamofobi, tahamülsüzlük ve ırkçılık dalgalarıyla acı bir şekilde ödemek zorunda kalabilir. Bunların ötesinde, bu saldırılar, sendikal eylemlerin yasaklanmasını da gündeme getirebilecek olan ‘olağanüstü halden’ başlayarak, işçi sınıfını ve gençleri baskı altına alan başka pek çok kararı meşrulaştırmak için kullanılacaktır.
Bizim savaşımız değil!
Politikacılar, Ulusal Cephe’den (Front National) PS’ye (Sosyalist Parti) kadar ‘savaş’ söyleminde birleşti. Kendi yaratıkları ve bedelini halkların ödediği savaş. Ama bu bizim savaşımız değil! Bizim devletimiz, Türkiye’deki Erdoğan rejimini destekliyor. Aynı Erdoğan rejimi yıllarca IŞİD’i destekledi ve teröristlerin sınırları boyunca yaptığı kaçakçılığa göz yumdu. Aynı rejim, sınırlarını Rojava halkına karşı kapalı tuttu, Kuzey Kürdistan’daki şehirleri bombaladı. Bu rejimin saldırdığı Kürtler IŞİD’e karşı Kobane’de ve Şengal’de direndi ve iki şehri de IŞİD’den özgürleştirdi.
Katar ve Suudi Arabistan’la iyi ilişkilerini sürdüren ve bu devletlere silah satan da Avrupa hükümetleri idi. Katar ve Suudi Arabistan IŞİD’i destekledi ve aynı zamanda Yemen’de katliamlara neden oldular.
İster dini ister politik -aşırı sağa geçit yok!
Hollande hükümetinin pozisyonu, Cumhuriyetçilerin ve Ulusal Cephe’nin (FN) desteğini de yanına alarak kitlesel bir dayanışma hareketinin açığa çıkmasını engellemektedir. ‘Olağanüstü Hal’ ilanının sonuçlarından birisi de, Ocak’ta Charlie Hebdo’ya yapılan saldırıdan sonra yapılanlara benzer dayanışma gösterilerini önlemektir. Benzer şekilde hâlihazırda devam eden iş anlaşmazlıkları, örneğin Fransız hastanelerinde ve Air France’daki işten çıkarmalara karşı yapılabilecek grevler de kesinlikle yasaklanacaktır. Olağanüstü hal ilanı ‘toplum düzenini bozabilecek ya da provoke edilebilecek toplantıları ve gösterileri yasaklamasını’ ve ”kamu makamlarının istediği şekilde basın ve yayın organlarını kontrol etmesini” sağlar. Haklarımızın ve faaliyetlerimizin kısıtlanması hiçbir şekilde kabul etmemeliyiz çünkü bu kısıtlamalar sadece kapitalistlerin, büyük şirket patronlarının – hisse sahiplerinin ve politikacıların çıkarlarına hizmet etmektedir. Bu kısıtlamalar, terörist örgütlere hiçbir engel oluşturmamaktadır.
İşçi hareketinin örgütlerinin, sendikaların, partilerin ve mücadele gruplarının birleşerek, kapitalizmin ölüm saçan politikalarına, kar ve petrol için çıkarılan savaşlara karşı olduklarını ilan etmeleri gereklidir.
Toplumun bütün kesimlerinin içine çekildiği büyük yoksulluk sadece umutsuzluğa ve kafa karışıklığına yol açmaktadır. Bu durum, gericiliğin önünü açmakta ve onların bizi bölmesine zemin hazırlamaktadır. Orta Doğu ve Afrika’da şuan sürdürülen politikalar sadece daha fazla kargaşaya neden olmaktadır. Şu anki durum bahane ederek politikacıların meşrulaştıracağı yeni savaş politikaları sonucunda oluşacak bedeli işçiler çok ağır bir şekilde ödeyecektir. Daha fazla savaş sadece daha fazla terörizme neden olacaktır!
Yılmayacağız ve bölünmeyeceğiz; toleranslı ve dayanışmacı bir toplum için, kapitalizmden ve sömürüden kurtulmuş, demokratik sosyalist bir toplum için mücadele edeceğiz.
Bu, milliyetleri, ten renkleri, dinleri ne olursa olsun birleşmiş genç ve işçilerin kitlesel mücadelesi olacak. Bu mücadele herkes için onurlu bir yaşam için, toplumu ileriye götürmek ve içinde dinsel ve siyasi gericiliğin serpilip gelişebildiği ekonomik- toplumsal yoksulluğun yarattığı çürümeyi ortadan kaldırma mücadelesidir.
Çok sayıda masum insanın yaşamını kaybetmesi bize üzüntü ve acı verdi. Ama bu olaydan sonra, bu insanlık dışı sisteme ve yarattığı kaosa yönelik daha büyük bir öfke ve ona daha fazla katlanmayacağımıza dair daha büyük bir kararlılık duyuyoruz.