Birlikte Güçlüyüz!

Views 486
Okuma Süresi1 Dakika

Gerçek demokrasi kapitalistlerin paketleriyle değil, emekçi kitlelerin birlikte mücadelesiyle kurulur!

Kürt halkının anadilde eğitim talebine AKP’nin “demokratikleşme paketinde” sadece özel okul ve kolejlerde izin verilirken, Alevilerin cem evlerine ibadethane statüsü talebinin reddedilmesi AKP’den demokrasi beklenemeyeceğini ve böyle bir beklentinin sadece bir ilüzyondan ibaret olduğunu bir kez daha gösterdi.

İktidarda olduğu günden bu yana önceki hükümetleri aratmayacak şekilde ezilen kesimleri baskı altına alan ve sermayenin en azılı savunuculuğunu yapan AKP, dönem dönem yaptığı açılım politikalarıyla beklentileri kendine yönlendirmeyi başarsa da sonuç; böyle bir beklenti içinde olanlar için sonuç hep hayalkırıklığı ve hüsran. AKP, son kertede, bir kapitalistler partisidir ve bütün politikaları sermayenin çıkarlarına endekslidir. Bu yüzden, sömürü ve adaletsizlik üzerine kurulu bu sermayedarlar düzeninin kendi eliyle “demokratikleşmesi” eşyanın tabiatına aykırıdır.

AKP hükümeti bu paketinde emekçi Kürt ailelerinin çocuklarına sadece “kolejlere ya da özel okula giderek anadilinde eğitim görebilirsin” diyerek onlarla alay etmektedir. Alevi çocukları okullarda Sünni-İslam merkezli din dersleri almaya zorlanmaya devam edilirken, AKP’nin Alevilerin “eşit yurttaşlık” hak talebine karşılık Alevi dedeleri maaşa bağlayarak ya da bir üniversitenin ismini değiştirerek lütufta bulunması; “Cami-Cemevi Projesi” gibi yeni asimilasyon taktikleriyle cevap vermesi de aynı şekilde kibirli bir alaycılıktan başka bir şey değildir.

2002’den bu yana iktidarda olan AKP hükümetinin en önemli özelliklerinden biri küresel sermayenin çıkarlarına cevap üretecek politikaları en iyi uygulayan bir iktidar olmasıdır. Bunu yaparken, elbette sermayenin temsilcisi bütün hükümetler gibi Türkiye gibi çok kültürlü bir coğrafyada, bu çeşitliliği emekçi sınıfların sınıfsal birliğine karşı kullanıyor. Kâh laik-anti laik, kâh Kürt-Türk ya da Alevi-Sünni vb. kutuplaştırmalarla esas çatışma olan sermaye-emek çatışmasının üstü örtülmeye çalışılıyor.

Türkiye’de gerek Kürt gerekse de Alevi emekçi sınıflarının etnik ve dinsel farklılıklarından doğan temel haklarından mahrum edilmesi, emekçilerin birliği açısından düşünüldüğünde, sınıf mücadelesinin karmaşıklaşmasına neden oluyor. Emekçilerin sömürüye karşı yan yana birlikte mücadelesini zorlaştırıyor. Oysa aylık 800 Lira için günde on saat çalışan bir emekçinin; Kürtlerin, Alevilerin ya da başka bir halktan ve dinden bir emekçinin söz konusu haklarından mahrum bırakılmasında hiç bir çıkarı yoktur.

Tam tersi:

  • Etnik, dini, kültürel tüm farklılıklarımızı kabul edip,
  • bu haklarımızı karşılıklı olarak şimdiden garanti altına alacağımız;
  • birkaç kapitalistin kârının değil, insan ihtiyaçlarının doğayla uyum içinde esas alındığı düzeni;
  • Sosyalizmi
  • Sosyalist demokrasiyi birlikte mücadele ederek inşa edebiliriz.

 

 

Previous post Grev: THY Çalışanları Direnişi Sürüyor
Next post İş ve Sosyal Güvence –Demokratik Hak Mücadelesini Yükseltelim!