Troçki ve Küba siyasi krizi |Frank García Hernández

Views 305
Okuma Süresi5 Dakika

Temmuz ayından bu yana Küba’da mevcut toplumsal koşullar nedeniyle ve hükümetin politikalarına karşı bir dizi seferberlik patlak verdi. Bu seferberlikler ve nitelikleri sadece ülke içinde değil, uluslararası sol hareket içinde de tartışma konusu. Bu bağlamda, Frank García Hernández’in Komünist web sitesinde yer alan ve muhalif Küba Troçkistlerinin görüşlerini dile getiren bir makalesinin çevirisini yayınlıyoruz. Bilgileri faydalı buluyoruz ve genel olarak analiziyle aynı fikirdeyiz.

Frank García Hernández , 09 Kasım 2021

comunistascuba.org adresinden alınmıştır. 

Alejandro Esteve, Alexander Hall ve Dalton Liebknecht’e.

7 Kasım, Bolşevik Devrimi’nin zaferine ek olarak, Lev Troçki’nin de doğum günüdür. Sovyet bürokrasisinin yozlaşmasına ilişkin analizi, Küba’daki siyasi krizi anlamak için önemli bir araçtır.

Sovyet bürokrasisine benzer şekilde Küba hükümeti de işçi sınıfının yaşadığı gerçeklikten giderek daha fazla kopuyor. Bunun en çarpıcı örneği 11 Temmuz protestolarının yaşanmasıdır. Bunun da ötesinde, resmi söylemin protestoları kriminalize etme ve sözde karşı-devrime hizmet etmeye indirgeme biçimi, ülkedeki işçi sınıfı gerçeğinden kopuşun bir başka işaretidir.  

11 Temmuz gösterilerinden sonra bile, Küba hükümeti vatandaşların katılımı için yeni mekanizmalar yaratmaya yönelik acil ihtiyacın farkında değildi. Hükümetin işçi sınıfına ulaşma yolu, sosyalist demokrasiyi teşvik etmek değil, sadece işçi sınıfı mahallelerini ziyaret etmekti. Bu ziyaretler genel olarak yukarıdan dikey olarak düzenlenir ve önceden duyurulur; sonunda, yüksek yetkilinin ziyaret edeceği alan sadece yüzeysel olarak yenilenir ve sonra her şey aynı kalır.

Yakın zamanda yabancı medyaya verdiği bir röportajda, üst düzey bir Küba lideri Küba’da ne açlık ne işsizlik, ne de yoksulluk olduğunu açıkladı. Gerçeklikten bu ciddi kopuşun yalnızca iki nedeni olabilir. Ya bürokrasi ülkenin gerçeğinden gerçekten habersizdir ve bu gerçekten en tehlikeli durumdur ya da bunun farkındadırlar ama Küba işçi sınıfının geniş kesimleri arasında hoşnutsuzluğa neden olan muzaffer bir söyleme yönelmeyi seçerler.

Aralık 2020’de Ekonomi Bakanı Alejandro Gil, ülkenin GSYİH’sının 2021’de %6 büyüyeceğini bildirdi. Bunun aksine Gil, parlamentonun son oturumlarından birinde GSYİH’nın -%13 düştüğünü duyurdu. Aynı yetkili Mayıs 2021’de Küba’nın bu yıl en az 2 milyon turist alacağını duyurdu. Ancak Küba Ulusal İstatistik ve Enformasyon Ofisi’ne göre, ülke Eylül ayına kadar 190.000 turisti aşmamıştı ve yabancı ziyaretçiler için sağlık kısıtlamaları ancak 15 Kasım’da kaldırılacak. Sadece 45 günü uluslararası yolcular için kısıtlamasız olacak üç ayda Küba, Ekonomi Bakanı’nın mayıs ayında açıkladığı rakamı karşılamak için ihtiyaç duyduğu 1 milyon 810.000 kayıp turisti karşılayamayacak.

Bu endişe verici senaryoya, Küba gençliğinin önemli bir kesiminin giderek depolitize olduğu ve sosyalizmi durağan resmi söylemle özdeşleştirdiği gerçeğini de eklemek gerekir.

Gençler, Komünist Partinin muzafferliğindeki karşıtlığı, derin kıtlıklar, temel gıda maddeleri satın almak için uzun kuyruklar ve ve ödemenin yalnızca döviz destekli kartlarla mümkün olduğu mağazalarda sunulan önemli temel ihtiyaç maddelerinin yoğunlaştığı, giderek daha kritik günlük gerçekliğin karşıtlığını görüyorlar. Bu şekilde Küba gençliğinin önemli bir kesimi Marksist fikirleri reddederek siyasi duyarsızlığa kapılmakta ve en kötü durumlarda sağa yönelmektedir.

Aynı zamanda, bu derin ekonomik ve siyasi kriz, Küba’nın eleştirel solu içinde yeni bir gençlik katmanının ortaya çıkmasına neden oldu. Çoğunun ortak bir paydası var: Küba krizini anlamak için yararlı bir analiz olan Troçki’nin İhanete Uğrayan Devrim (The Revolution Betrayed) kitabını buluyorlar. Stalinist tasfiyeler, çok etnikli bir devletin karmaşıklığı ve zaman içindeki mesafe dışında, kendilerini alenen Komünist Partinin solunda konumlandıran bu gençler, Küba bürokrasisinin Sovyet bürokrasisinin tehlikeli özelliklerini nasıl yeniden ürettiğini keşfediyorlar.

Bu genç sosyalist Sol, Küba’nın giderek artan bir şekilde Küba bürokrasisinin halkın çoğunluğunun gerçeğinden saptırılmasıyla damgalandığını görüyor. Politik olarak yozlaşmış bir sosyalist projenin tipik unsurlarından bazıları şunlardır: durgun ve boş ideolojik söylem, genç oportünistlerin kamu görevine yükselişi, yozlaşmış liderler ile çalışan çoğunluk arasındaki eşit olmayan yaşam standartları ve siyasi çifte standartlar. Bu nedenle, yeni Küba Marksist solu, Troçki’nin İhanete Uğrayan Devrim’de tarif ettiğine çok benzer bir senaryo buluyor.

Bu 9 Kasım, sözde Doğu Avrupa Sosyalist kampının çöküşünün ve 25 Aralık 1991’de Sovyetler Birliği’nin nihai parçalanmasının habercisi olan Berlin Duvarı’nın yıkılışının bir başka yıldönümünü işaret ediyor. Otuz yıl önce Sovyet işçi sınıfı, haklarını savunmada, bürokrasinin çöküşünden sonra liderliği ele geçirmede, yeni bir devrimci sürece girmede ve gerçek bir sosyalist sistemin inşasını ilerletmede başarısız oldu. 9 Kasım 1989’da Berlin Duvarı’nı aşan yüzlerce genç, devrimin kızıl bayrağını Batı’daki Alman yoldaşlarına taşımak ve kapitalizmi devirmek için yapmadı. Bunu, kendilerine yüksek düzeyde tüketimin vaat edildiği bir burjuva toplumu peşinde koşarak yaptılar. Yunanistan’ın en kritik vaka olarak göründüğü yağmacı mali politikalar pahasına, Almanya dünyanın önde gelen ekonomik güçlerinden biridir; ancak Küba hükümeti düşerse, Küba, çoğu üçüncü dünya ekonomisine benzer şekilde, az gelişmiş bir kapitalist statüye düşecektir. Mevcut koşullarda Küba hükümetinin düşüşü, yalnızca neoliberal ekonomik politikaları takip edecek ve ABD’nin siyasi çıkarlarına boyun eğecek bir anti-komünist rejimin kurulmasına yol açacaktır. Demokratik Geçiş Konseyi’nin geleceğin sosyalist Küba’sı olarak sunulan neoliberal ekonomik projesi, yalnızca Karayip ulusunun kapitalist bir rejim altında kaderinin ne olacağını gösterir.

Giderek kötüleşen bir siyasi krizin ortasında, harekete geçmek ya da en azından farkındalığı artırmak Küba eleştirel Solunun acil görevidir. Her genç sosyalist, eylem alanı içinde fikirlerini genişletmelidir. Öğrenci arkadaşlarına ve meslektaşlarına Küba hükümetinin yaptığı hataların sosyalist projenin doğasında olmadığını ve başka bir sosyalizmin mümkün olduğunu göstermeli, böylece karşı-devrim için yararlı olan siyasi ilgisizliğin yayılmasını durdurmalıdırlar.

Troçki, Marx’ın peygamberi değildir. Onu öyle görmek, onu yok etmektir. Troçki’nin düşüncesi, mevcut Küba siyasi krizini anlamak için uygulayabileceğimiz tanımlayıcı bir Marksist araçtır. Onun düşüncesini benimseyen genç Kübalılar ile bürokrasiyi temsil eden ya da sınıf uzlaştırıcı bir sosyalizm ilân edenler arasındaki netlik farkı oldukça açıktır. Yeni Küba Marksist solunun siyasi berraklığı, sosyalizmi ancak özgürlük içinde inşa edildiğinde uygulanabilir, ancak özgürlük ve demokrasiyi işçi sınıfı tarafından inşa edilir ve yönetilirse uygulanabilir bir özgürleştirici proje olarak varsaymalarında ifade edilir. Ekonomik ve politik gücün burjuvazi ve işçi sınıfı arasında eşit olarak bölünebileceğine dair saflık, genç Küba sosyalistinin Marksist olduğu için elinin tersiyle ittiği bir şeydir.

Bu aynı zamanda yeni Küba Marksist solunun 15 Kasım’daki gösteriye ilişkin tutumunu da açıklıyor. O gün yürümeye karar verenlerin gösteri hakkını savunurken aynı zamanda 15 Kasım’da yürümeyi, Demokratik Geçiş Konseyi gibi neo-liberal örgütlerin temsilcileriyle yer paylaşmanın ciddi bir siyasi hata olduğunu anladığı için reddediyor.

Troçki’nin birleşik cephesi ile Stalin’in halk cepheleri arasındaki büyük fark budur. İlki ilerici güçleri bir araya getirirken, ikincisinde komünistler General Fulgencio Batista’nın benzerleriyle ittifak bile kurabilirdi.

Küba hükümeti 15 Kasım’daki gösteriyi yasa dışı ilan etti ve hatta resmi basında gösteriye katılanların kanunla cezalandırılacağına dair bir uyarı yayınladı.

Ancak bazen bazı hukuki kararlar gerekli siyasi meşruiyeti de beraberinde getirmez. 15 Kasım gösterileri neredeyse hiç halk desteği almasa da önemli bir siyasi ağırlık taşıyor. Bu nedenle onları bastırmak ciddi bir siyasi hata ve barışçıl protesto hakkının ihlali olur. Rejimi eleştiren Marksist solun 15 Kasım’daki gösteriye katılmaması gerektiği doğrudur, ancak kendisini baskıdan yana konumlandırırsa Demokratik Geçiş Konseyi’nin yanında yürümekle aynı hatayı yapacaktır. Bu, Stalin’in projesi ile Troçki’nin siyasi önerisi arasındaki bir diğer önemli farktır. İlki, siyasi programının kalbinde baskıya sahiptir. Troçki’nin sosyalizmi özgürlükle ilgilidir.

Küba için bu belirleyici zamanlarda, iki, üç, birçok Troçki olacak siyasi berraklığa ve militanlığa sahip olalım.

Previous post Turkey: preparations for a new invasion in Rojava? |Nihat HALEPLI
Next post Rojava’ya Yeni Bir Harekât Hazırlığı Mı? |Nihat HALEPLİ