Direnişin Dansı: Capoeira |Newal TURUNCU  

Views 840
Okuma Süresi6 Dakika

 

Capoeira, 1600’lü yıllarda ortaya çıkmış, Brezilya’da yaşayan Afrikalı kölelerin oynadığı bir oyun olup savunma sporu veya savaş sanatı olarak bilinmektedir. O zamanki köleler için ‘özgürlüğe giden yol’ olarak görülmüştür. Afrikalı kölelerin bir direniş şekli olarak ortaya çıkardığı bu oyun günümüzde de oynanmakta.

Capoeira kelimesini duyduğumuzda çoğumuzun aklına “Güçlülerin Dünyası” adlı film gelir. İzleyenlerine göre çok değişik hareketlerin yapıldığı enerjik bir spor, yapanlara göre ise adeta satranç gibi oynanan stratejik bir oyun.

Müziğiyle kulağa, dinamikliğiyle gözlere hitap eden bir yanı var. Bunların da ötesinde ortaya çıkışının öyküsü çok etkileyici.

Dışardan bakıldığında beyaz kıyafetli insanlardan oluşan bir halka ve içinde karşılıklı oynayan iki kişi dikkati çeker. İlk başta aklınızda bu insanların dans eden iki kişi ya da birbirini alt etmeye çalışan iki rakip olabilme ihtimalleriyle ilgili teoriler oluşması kaçınılmaz. Aslında bu oyunun sırrı burada gizli ve “özgürlüğe giden yol” olarak tanımlanması da tam olarak bununla ilgilidir.

Capoeira, estetik görünümü ve katı formlara sahip olmayışı ile diğer savunma sanatlarından ayrılır. Sadece spor aktivitelerini barındırmayan, aynı zamanda şarkı söylenip yerel müzik aletlerinin de çalındığı kompleks bir spor dalı, kimilerine göreyse savunma sporu veya savaş sanatıdır.

Capoeira ile İlgili Teknik Kelimeler, Müziği ve Oyun Stilleri

Öncelikle Capoeira , Brezilya kökenli bir spor olduğundan müziğinde ve tekniğinde sık sık bu ülkenin ana dili olan Portekizce kelimelerle karşılaşırız.

Örneğin; capoeira yapan kişiye capoerista denir. Capoeiristalardan oluşan ve içinde oyun oynamak amacıyla kurulan çembere ise roda denmekte. Bu çember, oyun esnasında müzik yapan bir grup capoeristayı da içine alır. Bu gruba da bataria denir. Batariada yerel müzik aletleri çalınır. Kullanılan müzik aletlerinin farklı bir tınısı vardır.

Bu müzik aletlerinden en karakteristik olanı berimbaudur. Sesi diğer müzik aletlerine göre ön plandadır ve genel olarak ritmi belirler. Caxixi, dobrao ve baqueta kullanılarak çalınır. Kullanılan diğer müzik aletleri ise atabaque, pandeiro ve agogodur.

Kullanılan müzik aletlerinin hepsi bir araya geldiğinde ortaya farklı bir karışım çıkar. Ayrıca batariadaki capoeristalar şarkı da söylerler ve rodadakiler onlara nakaratlarda eşlik ederler. Şarkılarda kullanılan dil de Portekizcedir. Oluşan müziğin ve ritmin oynanacak oyun üzerindeki etkisi büyüktür. Oyun, müziğe göre yavaş bir tempoda yere daha yakın hareketlerle oynanabilir veya hızlı bir tempoda ve yüksek hareketlerle oynanabilir.

Capoeriada berimbaunun ritmine göre oynanan banguela, iuna ve muidinho gibi oyunlar vardır. Bunların dışında genel olarak oynanan üç tür sayılabilir: Angola, regional ve senzala.

Angola, en eski oyun türüdür. Yavaş ve yere yakın oynandığından deneyimli olmayı gerektirir. Oyun süresi diğerlerine göre daha uzundur. Yavaş başlar ve hızlanarak devam eder. Bu yüzden günümüzde bu oyunu daha çok mestre denilen, capoeirada en üst mertebe olan kişiler oynamakta. Hatta bu oyuna mestrelerin oyunu da denmekte.

Regional ise Mestre Bimba’nın geliştirdiği oyun stilidir. Hızlı ve yüksek oynanır. Dövüş tekniklerinin daha çok kullanılabildiği bir oyun türüdür. Daha hızlı ve sert oynandığından oyun süresi de kısa tutulur.

Senzala stilinin ortaya çıkışında ise pek çok mestrenin katkısı olmuştur. Bu tür, regional ve angola türlerinin karışımı olup günümüzde sık oynanmaktadır.

Capoeira’nın Ortaya Çıktığı Dönem ve Yaşanan Tarihi Olaylar

Capoeira’nın 1600’lü yıllarda Brezilya’da ortaya ortaya çıkışında o dönemde yaşanan olayların etkisi yadsınamaz derecede etkili. Müziğinde, dansında, enerjisinde genel olarak bu oyunun doğasında olanları anlamak için o dönem yaşananları bilmek gerek.          

Bu yıllarda Avrupa ülkelerinde ortaya çıkan ekonomik krizden dolayı binlerce Avrupalı işsiz kalmıştı ve yoksulluk artarak yayılmaktaydı. Avrupalı egemenler, yaşanan bu krizlerin etkisiyle deniz aşırı bölgelere yönelerek kendileri için yeni ekonomik alanları yaratmaya çalıştılar. Bu amaçla Afrika, Asya ve Amerika kıtasını sömürgeleştirmeye başladılar.

Bununla birlikte sömürgeciler, ilerleyen süreçte sömürgeleştirilen yerlerde oluşan iş gücü ihtiyacını karşılayabilmek için Afrika ve Güneydoğu Asya’dan yeni sömürge arayışına girdiler ve köle ticaretine başladılar. Bu şekilde köle ticareti, köle tacirleri tarafından karlı bir ticaret alanına dönüştürüldü.

Köle ticareti sömürgeciler için çok karlı bir işti. Kölelerin bedava iş gücü olarak kullanılması ile birlikte üretim artırıyordu ve sömürgeciler daha fazla kar ediyordu. Öyle ki, 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar olan zaman içerisinde, özellikle İngiliz, Portekizli, İspanyol, Danimarkalı–Norveçli, Fransız ve Hollandalı köle tacirleri tarafından, Afrika kıtasından 12–13,5 milyon arasında Afrikalı insan, Amerika’ya köle olarak tehcir edilmişti.

“1575 – 1591 yılları arasında, sırf Angola’dan Brezilya’ya ve İspanyol Batı Hint bölgesine 52,000 köle, 1617 yılından itibaren ise her yıl 28,000 köle Angola ve Kongo’dan aynı bölgelere gemilerle tehcir edildi. Sömürgecilikte hiçbir sınır tanımayan Avrupalı sömürgeciler, kendi ekonomilerinin gelişmesi için Güney Amerika’nın diğer bölgelerine de köle tehcirini yaymaya başladılar.”

Sömürgeciliğin ırkçı tabiatından dolayı kendisine ait olmayan her toprağın ve herkesin kayıtsız şartsız sömürgeleştirilmesi amacıyla İspanyol ve Portekiz sömürgeciler, Brezilya’daki, özellikle şeker üretimiyle ilgili olarak yarattıkları yeni tarım alanlarındaki köle iş gücüne olan ihtiyacın giderek artmaya başlamasıyla bir yıl içerisinde (1700’lerin başlarında) 600,000 Afrikalı köleyi bölgeye tehcir ettirdiler. Capoeira işte bu insanların direniş hikayesidir.

Brezilya’da üzerine soykırım uygulanan bazı yerli grupları ve yaşadıkları bölgeleri şu şekilde özetleyebiliriz: Rio Arinos bölgesinde yaşayan Tapayuna yerlileri, Rio Jureaneler bölgesinde yaşayan Cinta Larga yerlileri, Rio Manuel bölgesinde yaşayan Kraho yerlileri, Belo Horizonte bölgesinde yaşayan Maxakali yerlileri, Rondon bölgesinde yaşayan Nambikvara yerlileri, Rondonia bölgesinde yaşayan Pakaa-nova yerlileri, Itibuna bölgesinde yaşayan Pataxo yerlileri ve daha birçoğu…

Sömürü ve baskının had safhada olduğu Brezilya’da bu dönemlerden geçen Afrikalı köleler için yapabilecek pek bir şey yoktu ve capoeira bunların yaşandığı dönemde, Afrikalı köleler adına yaşama tutunmak için bir kaynak niteliğindeydi. Onları adım adım özgürlüğe götürecekti.

Capoeira’ nın Ortaya Çıkış Süreci :

O dönemlerde kurulan baskıcı yönetim ve yaşanan bu gibi durumlar nedeniyle Afrikalılar’ın bu dansı Afrika’dan mı getirdikleri yoksa ilk kez Brezilya’da mı ortaya koydukları belli değil. Köleliğin yaşandığı bu dönemdeki belgeler, o zamanın önde gelen kişilerince ortadan kaldırıldığı için capoeiranın başlangıcının nerede olduğu ya da ilk capoeiristaların kimler olduğu gibi sorular cevaplanamamakta.

“Capoeira’nın başlangıcı, Brezilya’daki kölelik döneminin ilk 200 yılına rastlıyor. Bu oyun, yüzyıllar önce Atlantik’in öte yanındaki Angola’dan siyah köleler aracılığıyla Brezilya’ya getirilmiş. Şimdi Brezilya’nın kuzeyindeki siyah liman şehirlerinde yaygın olarak yapılan Capoeira, başlangıçta ölümcül bir gösteriymiş. Bu yıllara ait dokümanlar ilk cumhuriyet hükümeti tarafından yakılmış. 15 Aralık 1890 tarihinde, o zamanın Maliye Bakanı Ruy Barbosa, ülke tarihinden kölelik izlerini silmek niyetiyle bu kararı imzalamış. Pek çoklarına göre bu kararın altında, köle sahiplerinin kölelerini serbest bırakılmasıyla ilgili tazminatları ödememesi için yapılmış ekonomik bir manevra yatıyor. Capoeira ile ilgili kayıtlara ilk defa bundan sonra gelen dönemde rastlanıyor. Ancak bu dönemde Capoeira bir “sosyal hastalık” olarak kabul edilmiş ve Brezilya Ceza Yasası ile resmen yasaklanmış.”

Afrikalı köleler, baskılara karşı geliştirdikleri bu dansı adeta bir silah gibi kullanıyorlardı. Köleliğin devam ettiği süreçte yaşanılan işkencelere rağmen oynanmaya devam ediyordu. Köleliğin kaldırılması ile birlikte yaşanan süreçte köle olarak kullanılan bu insanlar işsiz olmanın doğurduğu nedenlerden dolayı yeni ve zorlu bir sürece girdiler. Ve yeni sistemde adeta bir fazlalık gibiydiler.  Bundan dolayı capoeira yeraltına inerek gizli bir şekilde oynanmaya devam etti ve adeta direnenlerin silahı haline geldi.

” Vücutları silahlarıydı. Dansları ise kamufle. Bu gizlilik aynı zamanda da onların hayat felsefesi ve kültürü oldu. “

Capoeira, Afrika kültürünün etkisinden soyutlanarak Brezilya’ya özgü bir dans gibi düşünülemez, aynı şekilde Brezilya kültürünün capoeiraya olan etkisi de yadsınamaz. Ancak köleliğin olduğu tüm Amerika bölgeleri içinde sadece Brezilya’da Afro-Amerikan bir halk oluşmuş. Bu dansın bu şekilde ayakta kalabilmesi o zamanki insanların direnişi elden bırakmayışlarıyla gerçekleşmiştir. Bu anlamda capoeirayı ‘direnişin dansı’ olarak nitelendirebilir.

Tarih sahnesine çıkışının altında başkaldırı gibi bir direniş ruhu yatan capoeira, bugün kapitalist sistem içerisinde sanat, spor, bilim ve diğer her şey gibi bir ekonomik metadır artık ve ortaya çıkış öyküsü ile ilgisi olmayan bir dans/spordur. Fakat günümüzde farklı yönleriyle insanları çeken ve enerjisinden pek bir şey kaybetmeyen bu dans/spor, hala dünyanın birçok ülkesinde oynanmaya devam ediyor. Her şeye rağmen izlenince ya da yapılınca duyulan heyecan insanları alıp o dönemlere götürebilir.

Yararlanılan Kaynaklar:

TESAV-İnsanlık Suçları Makalesi

https://tr.wikipedia.org/wiki/Capoeira

http://www.frmtr.com/dans/235899-capoeira-hakkinda-hersey-arsivlik.html

http://www.capoeiraturkiye.com/capoeira/

Previous post Muhammed Ali: Bir şampiyondan fazlası |Sema DEMİR
Next post Avrupa’da popülist sağın yükselişine karşı sosyalist cevaplar |Tilman M. RUSTER